SİHİRBAZ ERKEK VE
SİHİRBAZ KADININ HÜKMÜ
Bize Rebi' anlattı ki,
İmam Şafii (Allah rahmet etsin) şöyle dedi: Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
"Süleyman'ın hükümranlığı hakkında şeytanların (ve şeytan tıynetli
insanların) uydurdukları yalanların ardına düştüler. Oysa Süleyman (büyü
yaparak) küfre girmedi. Fakat şeytanlar, insanlara sihri ve (özellikle de)
Babil'deki Harôt ve Marôt adlı iki meleğe ilham edilen(sihr)i öğretmek
suretiyle küfre girdiler. Halbuki o iki melek, 'Biz ancak imtihan için
gönderilmiş birer meleğiz. (Silıri caiz görüp de) sakın küfre girme.'
demedikçe, kimseye (sihir) öğretmiyorlardı. Böylece (insanlar) onlardan, kişi
ile karısını birbirinden ayıracakları sihri öğreniyorlardı. Halbuki onlar,
Allah'ın izni olmadıkça o sihirle hiç kimseye zarar veremezlerdi. (Onlar böyle
yaparak) kendilerine zarar veren, fayda getirmeyen şeyleri öğreniyorlardı.
Andolsun, onu satın alanın ahirette bir nasibi olmadığını biliyorlardı.
Kendilerini karşılığında sattıkları şey ne kötüdür! Keşke bilselerdi!"
(Bakara, 102)
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Bize Süfyan b. Uyeyne, ona Hişam b. Urve, ona babası, ona da
müminlerin annesi Hz. Aişe (r.anha) rivayet etti: Resulullah (s.a.v) buyurdu
ki: "Ey Aişe! Benden fetvasını istediğin hususta Allah'ın bana fetva
verdiğinden haberin var mı? (Resulullah (s.a.v) şu kadar zaman eşleriyle
beraber olmadığı halde onlarla beraber olduğunu sanıyordu) Bana iki adam geldi,
biri ayak ucumda, biri de baş ucumda oturdu. Ayak ucumda oturan adam, baş
ucumda oturan adama şöyle dedi: 'Bu adama ne olmuş böyle?' Dedi ki: 'Kendisine
sihir yapılmış. 'O, 'Kim sihir yaptı? ' diye sordu. 'Lebid b. A'sam' diye cevap
verdi. 'Nerede yapmış?' 'Hurma tomurcuğunun boşluğuna yapmış. (bir rivayete
göre) tarakla ve tarakta kalan saç kırıntılarına yapmış. Bunu da Zervan
kuyusunun ağzına konan veya kuyudan su çekmek için üzerine basılan büyük taşın
altına koymuş. '(Derken Resulullah (s.a.v) geldi ve şöyle buyurdu:) Gördüğüm
şey buydu, hurmalarının başları, şeytanların başlarına benziyordu. Suyunun
rengi de kına dökülmüş gibi kırmızıydı. " Sonra Resulullah (s.a.v) sihir
yapılan şeyin çıkanlmasını emretti.
Aişe (r.anha) dedi ki:
Dedim ki: "Ya Resulallah! Muska yapsaydın ya!" (Süfyan diyor ki:
Nuşra'yı / sihir yapılanı iyileştirmek için uygulanan bir tür tedaviyi
kastediyor.) Resulullah (s.a.v) buyurdu ki: "Şüphesiz Allah beni
iyileştirdi. Ben bu hastalıktan bir kötülüğün insanlara etki etmesini istemem.
" Velid b. A'sam, yahudilerin müttefiki olan Beni Ruzeyk kabilesine
mensuptu. Tahric: Buhari,
4/48-49; Müslim, 4/1719-1720.
İmam Şafil (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Bize Süfyan rivayet etti, ona Amr b. Dinar demiş ki:
Becale'nin şöyle dediğini duydum: Ömer şöyle bir emir yazdı: "Sihirbaz
bütün erkek ve kadınları öldürün ... " Biz de üç tane sihirbazı öldürdük. Tahric: ibn Hacer, el-Feth, 6/261; Ebu Davud, 3/431.
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Bize kadar ulaşan rivayete göre Resulullah (s.a.v)'in hanımı
Hafsa (r.a), kendisine sihir yapan cariyesini öldürttü. Tahric: Muvatta,2/871.
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Sihir, farklı anlamlar taşıyan genel bir kavramdır. Bu
yüzden sihirbaza, "Bize, yaptığın sihri anlat." denir. Eğer sihirde
kullandığı sözler açık küfrü ifade ediyorsa, bundan tevbe etmesi istenir. Tevbe
etmezse öldürülür ve malı da ganimet olarak alınır. Eğer sihir yaparken
kullandığı sözler küfrü gerektirmiyorsa, bilinmeyen bir ifadeyse ve kimseye zarar
vermiyorsa, sadece sihir yapması yasaklanır. Tekrar sihir yaparsa tazir cezası
verilir. Eğer yaptığı sihrin başkalarını öldürmeksizin başka türlü zarar
verdiği biliniyorsa ve taammüden bu sihri yine de yapıyorsa doğrudan tazir
cezası verilir. Eğer bir sihir yaparken üzerinde sihir yaptığı kişi ölürse,
ona, "Bilerek / kasten adamı öldürdün." denir ve bunun karşılığı
olarak kendisi de öldürülür. Ama sihrin etkisiyle ölen adamın akrabalarının
diyet olarak sihirbazın malından bir miktar almaya razı olmaları başka. Eğer
sihirbaz, "Benim yaptığım bu sihri birilerini öldürmek için yapmıyorum;
ancak bazen birileri ölebiliyor, bu adam da benim yaptığım sihir sonucu
öldü." derse, bu takdirde kısas olmaksızın doğrudan kendisinden diyet
alınır. Eğer, "Ona bir sihir yaptım, bu sihirle hastalandı, ama onun
etkisiyle ölmedi." derse, buna karşılık ölen adamın akrabaları onun sihrin
etkisiyle öldüğüne yemin ederseler, onlara sadece diyet verilir, kısas alma
hakları yoktur.
Yaptığı sihir açık küfür
olmadığı sürece sihirbazın malı ganimet olarak alınmaz. Bizim esas aldığımız
görüş, Hz. Ömer'in sihirbazların öldürülmesini emretmiş olmasıdır. Yine de
doğrusunu Allah herkesten daha iyi bilir. Ama bunun için de sihirbazın
kullandığı sözlerin -söylediğimiz gibiaçık şirk anlamına gelmesi gerekir. Hz.
Hafsa (r.anha)'nın sihirbaz cariyesinin öldürülmesini emretmesi de böyledir.
Hz. Aişe (r. anha)'nın cariyeyi satın alması ve öldürülmesini emretmemiş olması
meselesine gelince, öyle anlaşılıyor ki sihrin ne olduğunu bilmiyordu. Bu yüzden
cariyeyi satın aldı. Çünkü bize göre de böyle bir cariyeyi satın alabilir,
sihir yapmamış olsa da. Eğer Aişe (r.anha), cariyenin yaptığı sihrin şirk
olduğunu bilseydi, tevbe etmemesi durumunda onu öldürmeyi terk etmezdi veya
(inşaallah) öldürmesi için imama teslim ederdi. Hz. Aişe (r.anha)'nın bu anlamı
pekiştirici mahiyette Resulullah (s.a.v.)'den rivayet ettiği hadis, bizim esas
aldığımız görüşün dayanağıdır. Yine de doğrusunu Allah herkesten daha iyi
bilir.
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Allah, kanı dokunulmaz kılmıştır. Başkalarının mallarını
haksız yere almayı yasaklamıştır. Bütün bunlar Allah'a ve Resulüne iman
etmekle, Allah'a ve Resulüne iman edenlerin ehl-i kitaba eman vermesiyle
güvence altına alınmışlardır. Müslümanlarla anlaşmalı olmayan inkarcıların da
inkarlarında aşırıya gitmeleri durumunda kanlarını mubah kılmıştır. Yüce Allah
bir ayette şöyle buyurmuştur: "Haram aylar çıkınca müşrikleri bulduğunuz
yerde öldürün; onları yakalayın, onları hapsedin ve onları her gözedeme yerinde
oturup bekleyin. Eğer tevbe eder, namazı dosdoğru kılar, zekatı da verirlerse
artık yollarını serbest bırakın. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok
merhamet edicidir." (Tevbe, 5)
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Bize Abdulaziz b. Muhammed rivayet etti, ona Muhammed b.
Aınr, ona Ebu Seleme, ona da Ebu Hureyre rivayet etmiş: Resulullah (s.a.v)
şöyle buyurdu: "insanlar 'la ilahe illallah' Allah'tan başka ilah yoktur'
deyinceye kadar onlarla savaşırım. Bu sözü söyledikten sonra artık kanları ve
malları benden yana güven içindedir, ama hak etmeleri başka. Hesapları ise
Allah'a aittir. " Tahric: Bkz. (619)
nolu hadisin tahrici.
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Yüce Allah'ın istediği şey, putperest Arapların ve benzeri
ehl-i kitap olmayan toplulukların tevbe etmemeleri, namaz kılıp zekat
vermemeleri halinde öldürülmeleridir. Biri dese ki: "Buna ilişkin delilin
nedir?" Deriz ki: Yüce Allah'ın şu ayetidir: "Kendilerine kitap
verilenlerden Allah'a ve ahiret gününe iman etmeyen, Allah'ın ve ResUlünün
haram kıldığını haram saymayan ve hak din İslam'ı din edinmeyen kimselerle,
küçülerek (boyun eğerek) kendi elleriyle cizyeyi verinceye kadar savaşın."
(Tevbe, 29)
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Şirk üzere yaşamaya devam eden bir kimse, ancak İslam'a
girmekle bundan kurtulabilir. Bu halde olanların da sadece erkekleri öldürülür,
kadınları değil..
Sonraki için tıkla:
İSLAM'DAN
DÖNENLER (İRTİDAD EDENLER)